Konuşuyorum öyleyse varım!
Zirvelerde, eğitimlerde sık yaşanan bir durum vardır. Sunum biter, konuşmacı “Şimdi soruları alalım” der. Salonda önce bir sessizlik olur sonra adamın biri soru sormak için söz ister ama cümlesi bittiğinde cümlenin sonunda bir soru işareti değil bir nokta vardır.
Aslında adam soru sormak değil “Ben de biliyorum/ben de buradayım/senden daha iyi biliyorum/önemli olan benim dediğim” minvalinde bir şeyler geveler.
Salondaki izleyiciler adamın konuşmasından sıkılır, hatta salonda adamın adına utananlar bile olur.
Eğitmen/konuşmacı adamı gülümseyerek ve sabırla dinler hatta konuşması bitince adama bir de teşekkür eder. Adam, konuşmanın verdiği gururla kendinden emin yerine oturur. Sunumdan daha büyük etki bırakmış gibi bir yüz ifadesi vardır.
Sorular, sorular…
Bazen adam bir soru sorar ama bu soru sadece sorulmak için sorulmuştur.
Bazen adam saçma bir soru sorar ve konuşmacı anlayamayınca kendi cevaplar.
Bazen de adam, sorusuyla konuşmacıyı dövmeye çalışır.
Bazen adam sorusunu konuşmacıya değil salona sorar, salon iyice şaşkınlaşır.
Bazen adam salona doğru dönüp nutuğa başlar.
Bazen adam susmak bilmez, görevli koşup elindeki mikrofonu almak ister gibi yüzüne bakar.
İzleyiciler sıkılır, konuşmacı sıkılır, zaman bile sıkılır ama adam sıkılmaz!
Peki o adam ne oldu?